Tüketimin Üretildiği Bir Fabrika

Gözde Mulla

Ankara’da yaşıyor ve üretiyor.
Instagram adres: @gozdemulla

Bir fabrika… Gaz maskesi üretiyor. Bu maskeler, insanları kirli havadan korumak için tasarlanıyor. Doğrudan ya da dolaylı olarak insanların kirlettiği havadan. İronik öyle değil mi! Evren Selçuk, 10-26 Ağustos 2022 tarihleri arasında Bilsart’ta gerçekleşen Standard Profile: Üretim & Hayal Kırıklığı isimli performatif enstalasyon sergisinde izleyiciye bu kurguyu yaşatıyor. İçeriye girdiğiniz andan itibaren bir fabrikaya girmiş gibi hissediyorsunuz. İlk oda güvenlik görevlisine ait. Bir sandalye, bir masa ve masanın üstünde bir bilgisayar var. Ekrandan izlediği fabrikanın güvenliğinden sorumlu olduğunu anladığımız bu kişi izleyiciyi izleyen bir konumda duruyor. Hemen yandaki odada fabrikanın kantini var. Bu kantin, kurgunun ötesinde gerçek bir alışveriş deneyimi sunuyor, mesela sandviçler 2 dolardan satılıyor, her ne kadar izleyiciler bu deneyime katılmamayı seçse de. Mavi önlüklü işçiler ile sergiyi gezen (aslında bu performatif akışa dâhil olan) izleyiciler mekânda birlikte hareket ediyor.

Evren Selçuk, “Standard Profile: Üretim & Hayal Kırıklığı” sergisinden, 2022, Bilsart İstanbul


Serginin belki de en dikkat çeken kavramlarından biri, isminde de gördüğümüz “standart” sözcüğü. Bu sözcük, gündelik yaşamda pek çok durumun/anın temsiliyetinde rol oynuyor. Tek biçim olarak karşılığını bulan bu kavram, Evren Selçuk’un sergisinde profili niteliyor. Standart bir profil üzerinden seri üretim yapılan bu fabrikada işçilerin kıyafetlerinden içeriğe kadar pek çok detayı vurguluyor. Oluşturulan bu profil, modern dünyanın yaşam kurgusuna usulca bir gönderme yapmadan da edemiyor. Bir iki adım geriye çekilip büyük çerçeveye baktığımızda varabileceğimiz yer burası evet, bir sistem eleştirisi. 

Peki, biraz daha içine girersek ne göreceğiz? Sistemin temel dinamiklerinin düzenini eleştirmesi bir yana sanatı da kendi özelinde masaya yatırıyor diyebilir miyiz? Girmeye çalıştığım bu yola biraz ışık tutayım,  madem öyle. Galeriyi izleyicisiyle birlikte fabrikanın içine dâhil ediyor sanatçı. Bunu yaparken tüm mesafeleri kaldırıyor, buna yaşayan bir kurgu da denebilir. Akla ilk gelen bu olacaktır tabi ki. Ama ben burada biraz daha eleştirel bir okumadan söz ediyorum. Sanatın kendi içindeki sistemini düşünürsek yaklaşacağız oraya, yani sanatın “standart profiline”. İzleyicisi, galerisi, sanatçısı ve yapıt ile bütün, hazır bir paketten bahsediyorum. İzleyicinin konumlandığı yerden galerinin mekân düzenine, yapıtın sergilenme biçiminden sanatçı ile diyaloğa kadar standardize edilen/edilmeye çalışılan bir profil var. Galerilere göre ayrılan sanatçılar, talebe göre seçilen yapıtlar, tümü buna dahil. Ağırlıklı olarak piyasanın belirlediği bir standardın varlığı bu. İstisnaları bir kenarda tutabiliriz elbette. Genç sanatçı şemsiyesinin altına sıkıştırılmaya çalışılan bazı profilleri o kenardan uzak tutmayı unutmadan yapmalıyız bunu. 


Evren Selçuk, “Standard Profile: Üretim & Hayal Kırıklığı” sergisinden, 2022, Bilsart İstanbul


Bunun yanında izleyici yapıt ilişkisi özelinde standardın dışına çıkamayan izleyiciyi bu sergide açıkça görebiliyoruz. Şöyle ki; fabrikanın aktif olarak kullanılan kantinine girip yiyecek ve içecek almaktan geri duran bir izleyici profiline tanık oluyoruz. Oysaki öyle güzel atıştırmalıklar vardı ki… Neyse ki içecekleri kantin çalışanı olan işçiler ellerinde tepsiyle ana mekânda izleyicilere ikram ettiler de uzun süren performansta kimsenin boğazı kurumadı. Evet, performans sanatından bildiğimiz zamansal akıştan daha uzun sürdü (zaten alışageldiğimiz performanslardan da değildi aslında). Çünkü üretime tanıklık etmemizi istiyordu sanatçı. Ana mekânda yer alan teşhir vitrinlerindeki gaz maskelerini incelememizi de istiyordu. Bunun yanı sıra fabrikadaki gündelik akışa dâhil olmamızı da. 

Dolayısıyla bir süre sonra ister istemez akışa dâhil oluyorsunuz. Tam fabrika işçilerinin diyaloglarına odaklanmışken bir anda yanıp sönen ışıklar ile takılan bir sistem sizi uyarıyor. Bu takılma anı birkaç dakika boyunca tekrar eden bir döngüye dönüşüyor. O an başlamadan önce odaklandığınız diyalog sürekli tekrar ediyor. Döngü bittiğinde ise kaldığı yerden devam ediyor fabrikadaki sistem, tıpkı (modern) yaşamda olduğu gibi. 


Evren Selçuk, “Standard Profile: Üretim & Hayal Kırıklığı” sergisinden, 2022, Bilsart İstanbul


Bunu tersten okumayı deneyeceğim. Bunun için elimizdeki en iyi veri ise bu sergi ile kendi standardının dışına çıkan galerinin ilişkisi. Video sanatına odaklanan bir yaklaşımla sanatçılara alan açan Bilsart, sergileme alanını belki de ilk kez böyle performatif bir yerleştirme ile dönüştürüyor. Mekânı iki odası ile ana mekândan üst kata kadar aktive ediyor. Alt kattaki üretim ve teşhir alanı her detayını görebildiğimiz bir yerken; üst kat daha karanlık, orada detayları görmek için yaklaşmamız gerekiyor. Merdivenden çıkıp en dip tarafa kadar gittiğimizde kurgunun diğer parçasıyla karşılaşıyoruz. Burada, fabrikanın üretim alanının olumsuz koşullarını gösteren bir video yerleştirme var. Bir depo gibi kurgulanan alanda yer alan bu videoda işçilerin sağlık sorunlarını açıkça gösteren sağlık raporları var. Bu raporları, kim olduğunu bilmediğimiz birinin gözünden izliyoruz. Fakat bir süre sonra sanatçının bizi aslında bir tanık olarak oraya çağırdığını seziyoruz. Kamera açısı itibariyle oradaki göz izleyicinin kendisi oluyor zira. 


Evren Selçuk, Standard Profile Üretim ve Hayal Kırıklığı, Video, Bilsart İstanbul, 2022


Oysaki aşağıda üretilen gaz maskeleri insan sağlığını korumak içindi. Peki, bu durumda fabrikada çalışan işçileri yaşamda nereye koyuyoruz? Biz diyorum evet, çünkü tüm bu yaşananlara tanıklık ettik, sanatçı ile birlikte dâhil olduk. Sanatçı kurgularken bunu düşündü mü bilmem ama bu video yerleştirmeyi mekânın en uzak yerine konumlandırmasını da metaforun bir parçası olarak okuyorum ben. 

İzleyici olarak performansın bir parçası olduk madem, acaba ne kadar ileriye gidebilirdik, merak ettim. İşçilere temas etmek, onlardan biriyle diyaloğa girmek istedim, denedim de. Uzun süren performans sürecinin bir yerinde (defalarca çıktığım) üst kata tekrar çıktığımda temizlik işçisi yerleri siliyordu. Durup bekledim. Benim bulunduğum yere yaklaşmaya başladı. Arkası dönüktü. Tam durduğum yere geldiğinde dönüp bana baktı. Göz göze geldik. Benimle konuşup konuşmayacağını merak ediyordum. Kelimelerle konuşmadı. Sesiyle işaret etti, beden dili de süpürgeyi kullanarak sesine destek oldu. Beni diğer tarafa geçmem konusunda yönlendiriyordu. Geçmedim. Çünkü geçmek istediğim yer birebir diyalogdu. Tam o anda iki zaman arasındaki geçirgenliği gördüm. Çünkü fabrikanın kurgusal zamanı ile bizim içinde bulunduğumuz zaman farklıydı. Bu fark, henüz kurumadığını gördüğüm ıslak zeminin diğer tarafındaki işçi ile kuru zeminde bulunan bir izleyici olarak beni mekânsal olarak da farklı anlara gönderiyordu.  

Peki, sanatçı bu zamanlardan hangisinde? Düzce’nin merkezden daha yüksekte yer alan bir bölgesinde (kasaba da olarak tanımlanan bir yerde) yaşayan sanatçı Evren Selçuk, tam olarak içinde bulunduğu konum itibariyle hava kirliliğinin gözle görülür olmasından ötürü böyle bir projeyi hayata geçirdiğinden söz ediyor açılıştaki konuşmasında. Gündelik yaşamında maruz kaldığı sürecin bir parçası olarak kurguluyor bu fabrikayı. Bana kalırsa İstanbul gibi bir metropolde sergilenmesi, bu kurgunun ironisine ironi katarak büyütüyor sergiyi/durumu/konuyu ve hayal kırıklığını. 


Evren Selçuk, “Standard Profile: Üretim & Hayal Kırıklığı” sergisinden, 2022, Bilsart İstanbul

 

Bu metinde yer alan fotoğraflar Bilsart İstanbul ve sanatçının izniyle kullanılmıştır.