Ankara’da Yeni Bir Bağımsız Sanat Alanı Olarak “Yermekân” ve “Aklın Uykusu” Sergisi 1

Ecmel Sarıkaya

Ankara’da yaşıyor ve üretiyor.
Instagram@ecmels

Yermekân’ın genel görünümü, 2022

Bir mekânın karakterini gösterme dili yansıtır. İşlerin uygulama ve sergileme biçimleri, boşluk ve dolulukla kurulan ilişkinin çalışmalara etkisi, arayüzlerle beslenir. Bu biçimlerle de alanın ifadeye bakışı ve birlik olma ruhundan aldığı etki bir zemin oluşturur. Mekân; birikimin, izlenimin, pratik deneyimlerin, farklı malzeme teknikleriyle ortaya çıkan süreçlerin beslediği yöntemlerle oluşur. Böyle düşünüldüğünde YerMekân ‘ın çok yönlü üretim yöntemlerini ve gösterme biçimlerini ele aldığı görülür. Yüzey üzerindeki yükseltiler, eğilip bükülebilirlikler, fotoğraf ve video pratiğini besleyen desen açıları, ifadenin yalnızca zemin üzerine değil mekân üzerine etkisini de tümsel bir planla yürütür.

“Yermekân adını -dünyanın zemini olarak- yeryüzünde, bilinen anlamıyla sınırlarla çizilmiş bir mekân olmasından alır. Ancak mekânı bu anlamının dışında, varlığın herhangi bir formda var olduğu yer olarak tanımlamaktan yanadır. Mekânın yeryüzü kadar kapsayıcı, açık ve dönüştürebilir olmasını önceler, uzamın ve dâhiliyetlerinin altını çizer.” 2

Sergi salonun ve Yermekân’ın genel görünümü, 2022

Bağımsız sanat alanları açısından çok da zengin olmayan Ankara’da sanatçılara açık bir alan ve birikim, dönüşüm, eksiltme gibi kavramlardan hareketle paydaş olunabilecek bir alan sunuyor Yermekân. Farklı disiplinlerden edindikleri pratikleri etkileşime açan Yermekân’ın sakinleri kendi işlerine ve anlatımlarına dışarıdan bakıyor. Bu anlamda “Aklın Uykusu” sergisi, Hazel Kılınç, Ekin Kula ve Zeynep Üçöz’ün biriktirmek, aşındırmak, birlik olmak amacıyla kurduğu mekânın oluşum sürecinde ortaya çıkan kendi işleriyle mekânın karakterine de üçüncü gözden bir bakış sunuyor.

Zeynep Üçöz, Bir Dizi Açmaz, 2022
Zeynep Üçöz, Taş Başlangıç, Soğuk Hafıza, Soğuk Hafıza I, 2022

Serginin sanatçılarından Zeynep Üçöz, heykele özgü geleneksel bir malzeme pratiğiyle mekân, boşluk, aralık, yer ve tüm bunların insana olan teması üzerine yoğunlaşıyor. Malzemenin sürece ve sürecin üretime etkisini ilerleyen bir yapı ve akış içinde inceliyor. Üçöz’ün pratiğinde aşındırma, yıpratma, biçimlendirme eylemleri bazen heykel formu ile ağaca -doğal bir malzemeye- yansıyor bazen de fotoğraf, video gibi araçlar üzerinden bu ilişkilere bakıyor. Sanatçı, pandemi dönemi işlerinde deseni projelendirerek karanlık oda, montaj, kadraj gibi fotoğraf pratiklerini yüzey üzerinde ele alıyor; deseni analog fotoğrafın yeni imajlarıyla birleştirerek bir dizi açmaz oluşturuyor.

Hazel Kılınç, İsimsiz (Arayüz Olarak), 2019
Hazel Kılınç, “Sessizlik Sözcüğü”, 2018

Hazel Kılınç çalışmalarında genellikle özne-arayış ilişkisi dâhilinde öznenin yeni durumuna odaklanıyor. Görünmez bir arayüzün katmanları arasında sosyal-siyasal ilişkilere odaklanıyor. İzleyici ile sanatçı arasındaki arayüzle ilgili değerlendirme ve iletişim alanları oluşturuyor. Bu alanlar, bazen ihtimaller bazen yarı örtük katmanlar üzerinden izleyici ile bir araya geliyor. Sanatçı ağırlıklı olarak fotoğraf ve video kullanarak birbirini açan, üzerine eklenen katmanlar oluşturuyor. Üretim sürecinin içerisinde eğilmeler, bükülmeler, farklı formlar oluşturabilme ihtimalleri üzerinden heykel pratiğinin kendisi proje içerisine bütünleyici bir dâhiliyet alanı oluşturuyor. Bazen yapıtlar aralık içerisinde iletişimdeki yerini bulurken bazen bükülebilir yüzeylerin katmanları içerisinde görsel ifade, çalışmaların etki alanını oluşturuyor.

Ekin Kula, “Kuşun Kalbi”, 2020

Ekin Kula’nın çalışmalarında ise bellekte birikenlerin ve yaşantı içindeki karşılaşmaların nasıl yorumlandığı görülüyor. Bazen bir oyunun, bir yaşamın, bir anının etkisiyle sanatçının kendi belleğine yaptığı sondaj, sanatçıya başka bir parçadan bir öz buldurarak bunu kendi dilinde yorumlamasını sağlıyor; bazen de sanatçı yoruma açık bir deneyimden, bir parçadan kendine bir alan buluyor ve içindekileri, kendi belleğinin yeniden yorumuyla yerleştiriyor. Fotoğraf ve video tekniği ile kurgulanan işler farklı teknik ve malzemenin izleyiciye ve deneyime etkisi ile başka bir boyuta ve yoruma ortak oluyor. Sanatçı, kamerayı kendine çevirdiğinde, belleğinin dibinde kalanları görmeye olanak buluyor ve kendi hatıralarından bir başkasının deneyimine bağ oluşturuyor. Bu bağ, ölüm ve yaşamın, canlı ve cansızın arasında her an ve tekrar tekrar kurulan iletişimin bir etkisi olarak düşünülebilir. Böylece arayüzler, hem işin anlatım gücünü etkiliyor, hem de arayüz ortadan kalktığında oluşan anlatıma olanak sunuyor.

Ekin Kula“Çin Kelebeği”, 2019-2021

“Aklın Uykusu” sergisindeki çalışmaların malzeme dili ve sergilenme biçimlerinde geleneksel yöntemler ve güncel ifadeler, farklı medyumların disiplinlerarası ilişkilerini yan yana getiriyor. Bu çalışma pratiği açık ve alışıldık olanın dışında gösterme biçimleri ile mekânın etkileyici ve kendine has yüzünü ortaya çıkarıyor.

Bu sergi Yermekân’ın ortaklaşarak üreten, yaratıcılığı ön planda tutan, eksilen çoğalan, dönüşen mekân anlayışını örnekliyor. Sanat üretiminin yalnız ve homojen bilincinin dışında kalıyor. Yaşamın kendisinin de mekânın içinde olduğunun bilinci ile hareket ediyor.

Bu metinde yer alan fotoğraflar yazar ve Yermekân’nın arşivinden izinleriyle kullanılmıştır.

[1] 4 Mayıs 2022- 28 Mayıs 2022 tarihleri arasında Ankara’da yeni açılan Yermekân’ın ilk sergisi “Aklın Uykusu” ydu. 

[2] Yermekân’ın instagram sayfasında yayımlanan 24 Nisan 2022 tarihli gönderiden 29 Mayıs 2022 tarihinde alınmıştır. Link: https://www.instagram.com/p/CcvWs0Ro4PK/