Arşivin Ruhu, Geride Kalan
Eda Gizem UĞUR
“Bir iken başladığım, birlikte çok olduğum…”
A. Zekai ÖZGER
21 Ocak – 18 Şubat 2023[1] tarihleri arasında Ankara’da NUE bağımsız sergi ve paylaşım platformu, Furkan Öztekin’in “Bekle Beni (Aynı Gökyüzünde)” sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, Öztekin’in ağırlıklı olarak kâğıda müdahalenin merkezde olduğu çalışmalarından oluşuyor.
Furkan Öztekin, bir süredir iş birliği içinde ürettiği aktivist/sanatçı Ceyhan Fırat’ın detaylı biyografisi üzerine çalışırken onun kişisel arşivinden haberdar oluyor. Süreç içerisinde Ceyhan, gökyüzü ve kişisel fotoğrafların ağırlıklı olduğu bu arşivi, Öztekin’e kendi isteği ile bırakıyor. Öztekin, Ceyhan Fırat’ın 2021 yılında vefatından sonra “geride kalanın” ağırlığı ile kendine kalan bu arşiv üzerine düşünmeye başlıyor. “Kişisel bir arşiv sanatsal üretimin bir parçası olabilir mi?” sorusundan yola çıkarak arşivin ruhunu deneyime açıyor. Bunu da arşive ait malzemelerden biri olan kâğıdı kullanarak yapıyor. Kullandığı kağıtlar ise sıradan kağıtlar değil; bakışı geride kalanın arşivine götüren, fotoğraf kağıtları… Böylece Öztekin, geride kalanın yükünü üstlenip yeni bir iş birliği ile arşivin ruhuna sızmaya çalışıyor.
Serginin üretim süreci, Öztekin’in bakışını, Ceyhan’dan emanet aldığı arşivdeki gökyüzü fotoğraflarına yöneltmesiyle başlıyor. Ceyhan’ın, Öztekin’e bu arşivi emanet edişini daha çok birlikte üretmenin güveni, “ben” değil “biz” olma halinin eylemi olarak görüyorum. Öztekin, Ceyhan’ın 1996’da yazdığı “Bacak Böcek Oyunu” kitabındaki bir bölümde yer alan “Pejmürde Pembe”nin peşinde düşünsel bir yolda ilerlerken pratikte de bir arayış alanı açıyor kendine. Böylece düşüncede başlayan bir araya geliş, işlerin deneyimlenme sürecine kapı aralıyor ve beraber düşünme pratiği de beraber üretme pratiğine doğru yol alıyor. Sergi boyunca izlediğimiz işlerin tümünde Öztekin, bir arada olma haline hep sadık kalıyor.
Furkan Öztekin, Çizgi-Ceyhan-Rüzgâr-Ceyhan-Ufuk, Fotoğraf ve Kâğıt Kolaj, 2022
Öztekin’in, beraber düşünme- arşivle üretme pratiğinden ortaya çıkan ilk çalışması “Çizgi-Ceyhan-Rüzgâr-Ceyhan-Ufuk” isimli kâğıt kolajları. Öztekin’in, bu çalışması kolaj kullanarak gerçekleştirdiği bir yerleştirme. Çalışmadaki çizgi, Fırat Ceyhan’ın temsilinin ta kendisi. Kendi doğrusunda ilerleyen kararlı bir çizgi bu. Sanatçı, Ceyhan’ın Lozan’da yaşadığı evin balkonundan çektiği gün doğumu ve gün batımı manzaralarından oluşan fotoğraflardan tek bir gökyüzü oluşturmuş ve Ceyhan’ın yaşam çizgisini bu bütünün tam üzerine yerleştirmiş. Hemen yanında Ceyhan’ın yine Lozan’daki evinde çektirdiği ve bizi izleyen fotoğrafı yer alıyor. Öztekin, Ceyhan ile Lozan’daki o balkonda hiç oturmamış olsa da bu düşünsel mekânda o balkonda onunla bir araya geliyor. Esen hafif rüzgârın etkisi, ikisinin de bedeninde gezinmeye hazır. Pejmürde Pembe’nin hazırladığı yüzeysel arka plan, onu kesintiye uğratarak “ben buradaydım” diyen kararlı bir çizgi ve bir arada olma halini temsil eden rüzgârın esintisi, bizi bu hikâyenin başlangıcı olarak karşılıyor.
Furkan Öztekin, Bir Parsel Gökyüzüymüşüm Hepsi Bu, MDF Plaka Üzerine Kâğıt Kolaj, 12 Parça, 35×13 cm, 2022
Balkondan baktığımızda karşılaştığımız manzara yaşadığımız kentlerin yoğunluğuna bağlı olarak hemen hemen aynıdır. Ceyhan’ın manzarası da her ne kadar açık panoramik bir görüntü olsa da; binalar, reklam yazıları, duyurular, inşaatlar bu manzarayı kesintiye uğratıyor. Öztekin, “Yepyeni Gözler” serisine ait bu yerleştirmede, uzun süredir izinde olduğu doku fotoğrafları (taş, duvar, çatı vb.) ile Ceyhan’ın manzaralarını bir araya getiriyor. Buradaki bir aradalık yine Ceyhan’ın arzuladığı, Öztekin’in sürdürdüğü “biz” olma halini sessiz bir iş birliği olarak izleyiciye sunuyor. “Bir Parsel Gökyüzüymüşüm Hepsi Bu” serisinden olan bu çalışma, ikili bir kompozisyon olarak izleyiciye sunulmuş. Karşılıklı iki yüzeyde parçalar ve bütünlerin yüzey ile hesaplaşmaları var. Yüzeylerde Öztekin’in arayıp durduğu o “Pejmürde Pembe” yine kendini gösteriyor. Öztekin bu çalışmasında oluşturduğu formları beraber bakılan bir gökyüzü olarak kurguluyor. Bu gökyüzü aralarındaki iş birliğinin oluşturduğu rastlantısal lekeler ile kurgulanmış. Böylece aynı gökyüzüne beraber bakıyorlar.
Furkan Öztekin, Bir Parsel Gökyüzüymüşüm Hepsi Bu, MDF Plaka Üzerine Kâğıt Kolaj, 12 Parça, 35×13 cm, 2022
Arda kalan parçalardan oluşturulmuş “Bir Parsel Gökyüzüymüşüm Hepsi Bu” serisinin diğer yerleştirmesi ise bir puzzle gibi. Sanatçı serinin diğer çalışmasında eksilttiği geride kalan bu parçalar ile yeni bir kompozisyon oluşturuyor. Öztekin, “Arşiv geride kalan bir şey midir?”, “Geride kalmış bir arşiv ne söyler?” sorularının ardında kalanları araştırıyor. Ceyhan’ın geride kalan arşivi, Öztekin’in arşivi ile birleşiyor ve bu kalan parçalar ile yeni bir bir aradalığın bütünü oluşmaya başlıyor.
Öztekin, Ceyhan’ın hikâyesine geçmiş sergilerinden bu yana hep yer verdiğini belirtiyor. Bu sergiyi ise tamamen Ceyhan’la beraber, Ceyhan için bir paylaşma ve hafifleme alanı olarak görüyor. Bir diğerine ait olanı da taşıyarak beraber olmanın, biz olmanın ağırlığını çalışmalarında seçtiği malzemelerde de gösteriyor. Taş gibi gözüken ama taş olmayan, gökyüzü gibi gözüken ama gökyüzü olmayan seyreltilmiş, içine sızılmış bir dil çıkıyor karşımıza. Çalışmalarında kâğıdın ve kâğıda taşınan arşivin hassasiyetiyle hareket eden sanatçı bunu, kâğıdın hassaslığını hem muhafaza etme hem de zapt etme arayışı ile sürdürüyor. Beraberinde hem kâğıdı koruma, sağlamlaştırma hem de zamanı dondurma eylemini, seçtiği malzemeler ile (MDF Plaka) gerçekleştiriyor. Başka bir bakışla zamanı böylece “hizaya sokuyor”. Öztekin, Ceyhan’ın yaşamı boyunca kendini hizadan kaçmış olarak tanımladığından bahsediyor. Ceyhan’ın kendini hizadan kaçmış biri olarak tanımlaması, aramızdan ayrılmadan önce çevresine karşı buruk-küskün oluşunu düşündürüyor. Öztekin, bu burukluk üzerinden Ceyhan’ı yeniden yaşatma, onu görünür kılma girişimini, ondan geriye kalan arşivi “hizaya sokarak” yapmaya çalışıyor. Arşive “hizadan kaçma” eylemi olarak baktığımızda; arşivi atık bir malzeme gibi kompozisyonu bütünleyemeyen, hep dışarıda kalan bir şey olarak kurgulamak mümkün. Hizadan kaçmış bir arşiv; hizaya sokulmaya hazır, birlikte üretmenin, bir diğerini dönüştürmenin ve paylaşmanın hafifliği ile arda kalan parçalarda hayat buluyor. Böylece dil ve pratikte tıpkı onların iş birliği gibi sessiz bir iş birliğine giriyor.
Ceyhan Ceyhan Arşivinden Fotoğraflar Ceyhan Ceyhan, Gökyüzü Fotoğrafları, 2010’lar
Sanatçının, Ceyhan’ın arşiv fotoğraflarından oluşturduğu yerleştirmeleri ise serginin bir diğer köşesinde bizleri karşılıyor. Öztekin bu çalışmalarında, arşivi doğrudan sanatsal üretimin bir parçası olarak ele alıyor. Ceyhan’ın balkondan çektiği gökyüzü fotoğrafları ve kişisel fotoğraflarından oluşan bu köşe, izleyicide anımsama eylemini uyanık tutuyor. Onunla düşünmek, onu düşünmek, onu tanımak, onunla aynı gökyüzüne bakmak ve onu anlamak istemek… Öztekin, Ceyhan’ın en sevdiği şarkılardan bir liste de hazırlamış; hem onun gökyüzüne bakarken hem de sergiyi gezerken bize bu şarkılar eşlik ediyor.
Furkan Öztekin, Yepyeni Gözler, Kâğıt Üzerine Mürekkep, Kömür ve Akrilik Boya, 2020-2023
“Sergiyi açan şey de zaten bu pejmürde pembe.” Furkan ÖZTEKİN
Öztekin “Yepyeni Gözler” serisine ait çalışmasını anlatmaya bu cümle ile başlıyor. İçeride olmak- dışarıda olmak meseleleri üzerinden “bakmak” eylemini merkeze aldığı bir çalışma bu. Arka planında, Ceyhan’ın Pejmürde Pembe’si var. Ceyhan’ın, İstanbul’da zorunlu seks işçiliği yaptığı dönemde kaldığı daireden uyanıp her sabah baktığı gökyüzünü “yorgun pejmürde bir pembeye” benzetmesinin izi, 2020’den bu yana Öztekin’in çalışmalarında kendini gösteriyor. Bu seride tanımlanabilir olmayanın izinden giden sanatçının her yeni arayışını, Ceyhan ile karşı karşıya geldiği, beraber aradığı, ürettiği, düşündüğü bir süreç olarak görüyorum. Uzun süren sayısız denemelerinde ortaya çıkan tüm bu tesadüfi renkleri ise, Ceyhan’ın yaşamı boyunca çok yönlü kişiliğinin temsili olarak görmek sanırım mümkün.
Furkan Öztekin, Yepyeni Gözler (Defter) Video Yerleştirme, 2022
Furkan Öztekin, Yepyeni Gözler (Defter), 54 Sayfa, 16×12 cm, 2022
“Yepyeni Gözler (Defter)” çalışmasında ise sanatçının yine pejmürde pembeyi arayış sürecini defter formatında görüyoruz. Sayfalar ilk bakışta ebru ya da yakın kadraj gökyüzü manzaralarından oluşmuş bir defter gibi algılansa da tüm bu anlatılanların, yapıp edilenlerin hepsi ciltleme ile bedensel bir forma sokulmuş gibi geliyor bana. Sayfaları gezerken sanki bir deriye, yakın plan bir bedene bakıyor gibi bakıyorum… Bir izleyici olarak, dilde başlayan bu anlamla, tene bakma hissi ile bu sayfalara baktığımızda, bakış dramatikleşmeye başlıyor. Sanki bu kadar yakından izlediğimiz hatta elimizde tuttuğumuz bu sayfalarda bir ten ile hemhal olmaya başlıyoruz. Bu kadrajlar bizim bakışımızı sınırlarken, tedirgin bir hissi de beraberinde getiriyor. Öztekin’in çalışmalarına bu hisle bakarken, şimdi burada olmayan ile tanıdık olma halini hissettiren fragmanları deneyimliyoruz sanki. Bu da bir başkasının yaşamına daha da yakından bakarak, içsel bir hale getirmeyi ve özdeşim kurmayı beraberinde getiriyor.
Furkan Öztekin, Rüzgâr, Kağıt Kolaj, 2022
Öztekin’in sergi süresince şahit olduğum pratiği bana çok kişisel bir hesaplaşmayı da hatırlatıyor. Üretirken kâğıt yüzeyinde başlayan bedensel hesaplaşma, hatıralar eşliğinde bir düşünme alanına sokar bizi. Yüzey üzerinde üretirken bu hisse çok kapılırım ben. O kesme biçme halinde; kesmeler ile hafiflerken eklemeler ile çoğalıp güçlü hissettiğim, düşünsel bir alan içinde bulurum kendimi. Böylece bazen çıkış noktamdan kopup, hesaplaşamadığım kimselerle sohbetlere dalar, onlarla düşünürüm. Furkan Öztekin’in de böyle bir hesaplaşma halini, üretimlerindeki mekân olan yüzeyle buluşturduğunu düşünüyorum. Burada, hesaplaşma ve çoğalma-güçlü hissetme duygusu üzerinden tekrar bir iş birliği içinde olmalarını kastediyorum. Furkan Öztekin, Ceyhan Fırat’tan bahsederken onun kolektif “biz” duygusu ve çok yönlü üretkenliğinden söz ediyor. Bu da bana; sergi boyunca Ceyhan’ı, Öztekin’den dinlerken Arkadaş Zekai Özger’in “Bir iken başladığım, birlikte çok olduğum…” sözünü hatırlatıyor. Böylece “Bekle Beni (Aynı Gökyüzünde) isimli bu sergiye, aralarındaki sessiz birlikteliğin izinde bakmaya çalışıyorum.
[1] Bu sergi yazısını 21 Ocak 2023’te hem sergiyi ziyaretim hem de sanatçı ile görüşmemin ardından yazmaya başladım. Yazı yayımlandığında muhtemelen sergi bitmiş olacak. Yine de metnin akışını şimdiki zaman kipiyle bırakmayı ve sanatçının da görüşmemiz boyunca ifade ettiği gibi Ceyhan Fırat’ı ilk ismiyle “Ceyhan” olarak yazmayı tercih ediyorum.
Bu metinde yer alan fotoğraflar, Furkan Öztekin’in arşivinden izniyle kullanılmıştır.