Önsöz
Bu sayıda Çapak hayatın yüzünü ve yüzeyini biçimlendiren, dönüştüren “Ekran”ı konu ediyor. Bu satırları okuduğunuz ekrandan, sanatın mecralarını ve mekânlarını biçimlendiren çoklu ekranlara, geleneksel ekranlara, ekranları kaplayan hareketli imgelere açılan içerik, ekranın hayatı kuşatma hâlini ortaya koyuyor.
Fırat Yusuf Yılmaz “[Henüz Çok Yeni] Medya” yazısında yeni ve şimdiye takıntılı bir düşüncenin karşısında ‘henüz’ü konumlandırıyor. Yeni medya ifadesini ‘şimdi’nin zamansallığına sığmayacak şekilde açarken ‘yeni’yi ve ‘medya’yı farklı sanat yapıtları üzerinden ele alıyor.
Xebat Bayram’ın portfolyo sunumu izleyicileri politik yanlışlarla yüzleşecekleri bir oyun alanına davet ediyor. Video oyun çalışmaları, gerçeğin çarpıcılığını oyunun eğlence mantığında görünür kılıyor. Bayram, sistemin sertliğini ve keskinliğini ara bir formda deneyimlememizi sağlıyor.
Gizem Ünlü’nün çevirisinden okuduğumuz James Bridle’ın metni, ekranlarla mesafesiz bir jenerasyonun dikkatinin nasıl bir metaya dönüştüğünü çocuk programlarında da hakim olan dikkat ekonomisi üzerinden analiz ediyor. Bridle, sistemli bir manipülasyonla yönetilen ekran süresinin dikkati nasıl biçimlendirildiğini ve bunun yaşamlarımız üzerindeki etkisini Susam Sokağı’ndan Teletabiler’e uzanan bir kronoloji içerisinde açıklıyor.
Didem Erbaş, orta sayfa için ürettiği “İnsan Solucanları”çalışmasında “insansız” bir mekânda insan dışı sesleri yeniden kurguluyor. Erbaş’ın “insanın doğa üzerindeki yaptırımlarına işaret eden” pratiğinin eksenindeki çalışma en gelişmiş (!) omurgalı canlı olarak insanı, solucanın omurgasız zekasıyla yan yana, iç içe düşünüyor.
Burhan Yılmaz, Aslı Işıksal’ın Düzce’de açılan “Mavi Saat” sergisini kaleme aldığı yazısında sergiye ismini veren mavi saati “doğanın uyanışının zamanı olarak” okuyor. Işıksal’ın imgelerinde tekrarlanan sokak köpeklerinin zamanı, “aydınlık ve karanlığın sınırlarının eridiği”, insanın bakışının uç sınırında kalan doğanın imgeleriyle düşünüyor.
Alara Başar’ın Beyza Dilem Topdal’la gerçekleştirdiği söyleşi, sanat ve teknolojinin kesişiminde Topdal’ın çalışmalarını merkeze alıyor. Söyleşi, ekranı heykelsi bir malzeme, mimari bir öge olarak düşünen Topdal’ın, ekranı yüzeyin ötesinde somut varlığıyla ele almasını ortaya koyuyor.
Bu sayıyı oluşturmamızda emeği geçen herkese teşekkür ederiz, iyi okumalar dileriz.
Esra Oskay & Seniha Ünay