Mavi Saatte Olsunlar: Aslı Işıksal’ın Sergisi Üzerine
Burhan Yılmaz
Aslı Işıksal’ın Düzce’de açılan son sergisinin teması Mavi Saat[1] , karanlıktan aydınlığa geçiş ve aydınlıktan karanlığa geçişteki bir eşik zamanını betimlemekte. Mavi Saat sergisindeki eserlerin imgesel örgüsünde doğanın varoluşunun zaman ve ışığa bağlı olarak niteliksel değişimi irdeleniyor. Bu saatler, yaşamın bir sfumato hali gibi… Nasıl resimde sfumato bir belirsizlik alanı olarak üçüncü boyutun verilişini mümkün kılıyorsa “Mavi Saat” zamanı da üç boyutlu doğamızda başka boyutları hayal etmenin bir zeminini oluşturuyor. Buradan hareketle mavi saat boyunca görünecek olanların gerçek ve gerçeğin daha ötesiyle ilgili olması muhtemeldir. Sanatçı bu aralığın verdiği ilhamla doğanın uyanışını sokak hayvanlarının, ağaçların ve atmosferin enerjik imgeleriyle vurgulamayı tercih ediyor.
Aslı Işıksal, “Mavi Saat Serisi II”, kağıt üzerine suluboya & pastel, 120 x 110 cm, 2024
Aslı Işıksal’ın eserleri hakkında genel bir değerlendirmede bulunmak için eserleri izlemeye başladığımda aklıma felsefi bir metinden sıçrayan bir bilgi gelmişti. İnsan algısının, yaşam içerisinde bilgi olarak, insanın konumunu ve varlığını tayin ettiğini dile getiren Condillac’ın “heykel kuramı” idi bu. Işıksal’ın eserlerini incelerken bir taraftan başka bir öznenin bilinçdışından gelen imgeler ve diğer taraftan da bu felsefi metin zihnime musallat olmuştu.
Aslı Işıksal, “Uzak Yakın Serisi”, kağıt üzerine karışık teknik, 120 x 120 cm, 2018
Öncelikle temel mesele, dünyayı katmanlarına göre bir algı meselesine dönüştürüp, bu katmanlardan bazılarını iptal etmek, bazılarını tamamen kaldırmak, bazılarını tersine çevirip kalıbı bozmakla ilgiliydi. Tam bu noktadan türediğini düşündüğüm bu imgeler, izleyeni maruz bıraktığı etkilerle baş başa bırakmakta. Işık ve Gölgenin niteliksel zıtlıklarının korunağında gelişen bulanık maddelerin gölgeleri, yüzeyleri formlara dönüştürürken, dünya, bir algılanma problemi içerisinden, bir heykele dönüşecek şekilde, renkten, sesten ve kokudan azade, siyah-beyaz ve gri bir imgeye dönüşüyordu. Bu düşünceler, aynı zamanda, Condillac’ın heykel kuramının bir sağlaması gibi. Çünkü, o da insanın algılarından ibaret olan bir dünyadan bahsediyor. Beyne hiç ışık girmeksizin, beyin görüntüleri işleyerek bir dünya görüntüsü oluşturuyor. Hiçbir molekül yine beyine temas etmeksizin beyin bir koku dünyası oluşturuyor. Beyin, kendisine hiçbir temasta bulunulmadan dokunulan nesnenin dokusu ve sıcaklığı hakkında bilgi sahibi oluyor. İşte bütün bu noktada yaşanılan dünyanın gerçekliğinin sadece algısal bir veri olması düşüncesi gelişiyor. Burada, Condillac[2], insan bedenini bir heykel örneği üzerinden anlatmayı öneriyor. İnsan bedeninden görme duyusunu kaldırırsak, dünyanın bir katmanı eksiliyor. Koku duyusunu, işitme duyusunu ve dokunma duyusunu kaldırdığımızda insan bedeni bir heykele dönüşüyor. Aslı Işıksal da dünyaya dair olan bilgisel ilişkisini eksiltmelerin getireceği bir patika ile serimliyor. Bütün bu bağlamı düşünürken, Işıksal’ın kendi sözleri bu algı, imge, katman ve heykel kavramlarını bir bağlamda toparlayıcı bir şekilde gerçeği net olarak anlatıyor: “Bu meseleye bir imgenin parçalanışını tasarlayarak başlamıştım. Aslında sadece amacım parçalamak değil, onu yeniden duyulara hitap edecek şekilde organize ederek birleştirmekti. Belki bunu daha önceki röportajlarımda da söylemişimdir: Örneğin, bir deniz imgesine yaklaşırken önce onun sesini duyuyorsunuz, sonra kokusunu alıyorsunuz, sonra rüzgarını hissederek görüntüye yaklaşıyorsunuz” (Işıksal, 2021[3]).
Aslı Işıksal, “Mavi Saat Serisi IV”, kağıt üzerine suluboya, 60 x 80 cm, 2024
İşte bu düşüncelerle gelişen imgesel örgünün içerisinde algı katmanlarının varlık hakkındaki bilgiye dönüşmesi yer almakta. Sesin duyuluşu, kokunun ve rüzgârın hissedilmesi, dünyanın gerçekliğini deneyimlememizi ve dış dünyadan gelen bu duyularla zihnimizde bir dünya kurmamızı sağlayan bilgiler bütünü gibi. Zihin beden aracılığıyla çevreyi ve çevrenin içerisinde yer alan kendisini dünyayla ilksel ilişkisi olan görme ve görünme üzerinden inşa etmektedir: “Bilmece şudur: vücudum hem görendir, hem de görünürdür. O ki her şeye bakmaktadır, kendine de bakabilir ve o zaman, gördüğünde kendi görme gücünün “öbür yanını” tanıyabilir. Kendini gören olarak görmektedir; kendine dokunan olarak dokunmaktadır; kendisi için görünür ve hissedilirdir” (MerleauPonty, 2006[4]). Görünürlüğünün farkında olan göz, zamanı takip etme sorumluluğu muhtemelen sanatçının “Mavi Saat” zamanını seçmesini sağlayan bir aralık oluşturmuş olmalı.
Gerçekliğin ve görüngünün hâllerinin zamana göre değişiklik gösterdiği aydınlık ve karanlığın sınırlarının eridiği o anın gerçekliğini sabitlemek… Sokak köpeklerinin mavi atmosferde koşuşturmaları, dinlenmeleri, yatmaları; ağaçların güven verecek denli katı bir şekilde görünen gövdeleri, belirsizlikte kaybolan ufkun bir sağlamasını verirken doğaya yönelen bakışın niteliğine dair bilgiler içeriyor. Eserlerin bütününde sanatçının doğaya bakışında sezilen sevgi ve doğanın kendi hâlinde var olmasının-sürüp gitmesinin izlenişi sunuluyor. Doğanın döngüleri içerisindeki epik anların bir duygu kaynağına dönüşmesi, bu duygunun ışığıyla geliştirilen yumuşak atmosferin yüzeyden taşarak mekâna yayılmış gibi hissettirmekte. “Mavi Saat” gerçeğin büyüyle, rüzgarın taş ile canlının cansız ile karıştığı, görünmeyenin görünüre dönüştüğü bir döngü noktası. İnsandan doğaya, doğadan insana doğru hamleler yapan bu imgeler, bir takım punctum imgeleri içermekteler. Sanatçının çevresini gözlemlerken kendi varoluşunu diğer varlıkların zamanları ve imgeleriyle görünür kıldığı “Mavi Saat”te kıvrılıp uyuyan, birbirine sokulmuş hâlde duran köpeklerin portreleri birer punctuma dönüşmekte. Bu punctum izleyicinin doğa ile var olma meselesinin içine batmasına neden oluyor. “Mavi Saat” bir sakinlik ve dinginlik görünümü verirken veya bir koşuşturma ve hareketlilik görüntüsünü içerirken, bir sonraki zamanın işaretini de üretiyor. Mavi Saatten sonra gelen zaman aydınlık mı, karanlık mı?
Aslı Işıksal, “Mavi Saat Serisi I”, kağıt üzerine mürekkep, 80 x 60 cm, 2024
NOTLAR
[1] Mavi Saat sergisi, 07-17 Mayıs 2024 tarihleri arasında Düzce STMF Mihri Müşfik sanat galerisinde gerçekleşmiştir.
[2] Ahmet Cevizci, s.182, Felsefe Sözlüğü, 1999, Paradigma Y.
[3] Güncel Sanat Arşivi, Burçin Nilay Kalınbayrak, 2021- link: https://guncelsanatarsivi.com/soylesi-asli-isiksal/
[4] Merleau-Ponty, Maurice. Göz ve Tin. Çev. Ahmet Soysal. İstanbul: Metis, 2006.
Bu metinde yer alan görseller, sanatçının arşivinden izniyle kullanılmıştır.