Kentte Kuşları Duymak / Gökçe Coşkun

Söyleşi: Esra Oskay

 

Sesi gündelik hayat içerisinde deneyimlediğimiz yerden ele almaya çalıştığımız bu sayıda veteriner hekim, kuş gözlemcisi ve fotoğrafçısı Gökçe Coşkun ile şehirdeki kuş sesleri üzerine konuştuk. Yaban hayvanlarının rehabilitasyonu üzerine uzmanlaşan ve bu alanda farkındalık yaratmaya çalışan Coşkun’la yaptığımız söyleşi, kentin yoğunluğu içerisinde kaybolan seslere odaklanıyor.

Kentte kulağımıza çalınan sesleri düşündüğümüzde gözümüzden kaçan, sesleri kaybolan kuşları takip ediyorsunuz siz. Daha önceki bir röportajınızda bir kuşun peşinde “bazen saatlerce çalıların arasında sessizce beklediğinizden” bahsetmiştiniz. Sizin için ses ne ifade ediyor?

Ses benim için kimi zaman merak, kimi zaman bir tanımlayıcı, kimi zaman yol gösterici, kimi zaman bilinmezlik ve kimi zaman da farkındalık demek. Bazı seslerden uzaklaşmak, bazı seslere yakın olmakla geçiyor hayatım. Çünkü kulaklarımızı tıkamak seslerin susmasını sağlamıyor ya da başka seslerin yükselmesi diğerlerinin varlığını yok saymıyor. 21. yüzyılda kent olarak nitelendirdiğimiz yerleşim alanları yaban hayatından çok şey çaldı. Bunların başında da doğanın sesleri geliyor. Kimileri yok oldu, kimileri de mekanik sesler içinde kayboldu. 

Kuşlar geçiyor şehrin üzerinden. Kanat çırpmalarına uyanıyor bir bebek. Bebeğin ağlamasına kulak veriyor sokaktaki adam. Adamın ayak sesleri, yoldan geçen arabanın sesine karışıyor. Yol boyunca devam edip kurumuş nehrin üzerindeki köprüde bitiyor.

Gökçe Coşkun, Arıkuşu, Antalya, 19.09.2019

 

Şu an kasım sonu aralık başı ve hayat bilgisi derslerinin bize öğrettiği kadarıyla doğanın uykuya daldığı bir dönem. Bu dönemde ne tür sesler duymamız beklenir? Hangi kuşlar nasıl sesleniyor bize?

Aslında doğa hiçbir zaman uykuya yatmıyor. Bizler için soğuk mevsimler sessizlik, saklanma, korunma veya dinlenme olarak gelse de, bu aylar kimi canlılar için en hareketli, en sesli oldukları dönem. Mesela çift tırnaklı hayvanlar için sonbahar üreme dönemidir. Dağlarda erkek geyikler gece boyunca karanlığa bağırır. O sesin erkek bir geyikten çıktığını tahmin edemezsiniz. Bunun dışında kış ziyaretçisi olan kuşlar gelir. Şehirlerimizde bu aylarda kızılgerdanın güzel ötüşü hâkimdir. Kimi zaman gün onun ötüşü ile doğar. Tuz Gölü ve Gediz Deltası’nda flamingolar aralık ayında kur davranışına başlar. Kendilerine has hareketleri ve sesleri ile şölen gibidir. Doğada her mevsim bir öncekinin hazırlığı şeklindedir ve hep bir hareket vardır.

 

Gökçe Coşkun, FlamingolarGediz Deltası/İzmir, 20.12.2022

 

Şehirde yaşayan kuşlar ve kendi doğal yaşam alanında insan müdahalesinden çok da etkilenmemiş olan kuşların sesleri ve söyledikleri nasıl değişiyor?

Şehirler sanılanın aksine çok fazla yaban hayatı unsurunu barındırıyor. Ancak onlar için yaşam alanlarını daraltmanın yanında onlara işitsel baskı da kuruyoruz. Kuşlar aklımıza gelince ilk olarak ötüşleri gelir. İlkbahar aylarında söyledikleri şarkıları kulaklarımızda hissederiz. Ama şehirlerde biz gürültücüler yüzünden o sesleri duymamız zorlaşıyor. Sadece bizim için zor değil onlar da birbirlerini duyamıyor. Avusturya’da kırsalda ve şehir merkezindeki karatavuk ötüşleri üzerine yapılan araştırmada, şehir merkezinde yaşayanların daha yüksek perdeden öttükleri görülmüş. Bunun dışında şehir merkezindekilerin daha erken saatlerde öttüklerini ve daha az nota kullandıklarını da tespit etmişler1. Başka bir çalışmada ise 55 kuş üzerinde yapılan kayıtlarda, arka plan gürültüsü ile karşılaşan kuşların daha yüksek ötüşe sahip olduğu bulunmuş2. Bu durumlar gösteriyor ki yaptığımız gürültüler artarak devam ederse kuşların birbirleri ile iletişim kurmalarını engelleyeceğiz. Bu durum onların üreme davranışlarından, gündelik davranışlarına kadar olumsuz etki edeceğini gösteriyor.

 

Gökçe Coşkun, Karatavuk, Antalya, 14.06.2020

 

Sesi aynı zamanda bir temsiliyet sembolü ve aracı olarak düşünecek olursak bu, birinin sesini duymak, onu tanımak, hakkını vermekle de ilgili görünüyor. Sesini duymadığımızda kuşlara ve diğer yaban hayata ne oluyor?

Duymadığımız için onları görmezden geliyoruz. Yaşadıkları alanları yok ediyoruz ve önemsemiyoruz. Çünkü onların farkına varmak ve onlara saygı duymak için onları görmeli, duymalı ve tanımalıyız. Biz onları duymamayı tercih ediyoruz. Örneğin Akdeniz sahillerinde çalılıklara ilkbaharda göç eden kara boğazlı ötleğenler gelir. Manavgat’ta binlerce kişi o çalılıkların yanından geçerek denize girer. Kara boğazlı ötleğenler çalıların yanından geçen insanlara ikaz sesi ‘zrr’ sesini çıkarır. Ama hangi insan onu duyar? Hangi insan ikazı anlar? Denizdeki dalganın sesi kadar onun sesi de oraya aittir. Ama insan onu fark etmeden devam eder. Sonra o çalılar kesilir yerine çim ekilir ve orada denize girilmeye devam edilir. Kuşlara ne olur? Evleri gitmiştir. Göç edip geldiklerinde yuva kuracakları yer yok olmuştur. Duymazsak, görmezsek ve farkına varmaz isek onlar yok olmaya devam edecek. 

Gökçe Coşkun, Karaboğazlı Ötleğen, Antalya, 07.04.2019

 

Brandon LaBelle (2020) “akustik adalet”  kavramını tartışırken politikacıların seslerini hepimizin ezbere bildiğine dikkat çekiyor ve aslında kimin sesini daha çok duyduğumuzu ve hangi seslerin sessizleştiğini de hatırlatıyor bize. Örneğin Nisan 2018’de Kuzey Kore lideri ile Güney Kore devlet başkanının askerden arındırılmış Kore yarımadasının ortasında yaptığı görüşmenin canlı yayınında, bu politikacıların konuşmaları sansürleniyor, sadece bölgedeki kuşların şakıması ve kameraların deklanşörleri duyuluyor. Askeri tampon bölge olarak kendi haline bırakılan alan, insan elinden uzakta kuşlar ve diğer yaban hayat için güvenli bir alana dönüşüyor. Ancak böyle uç deneyimlerde aslında çevremizi kolonize eden sesleri fark ediyoruz sanki. Bu anlamda kuşları dinlemek bize ne sağlıyor?

Üzücü bir farkındalık sağlıyor. Neden üzücü? Çünkü bastırılmış yaban hayatının seslerini ancak insan sesleri azalınca fark ediyoruz. Bunu Covid 19 pandemisinde sokağa çıkma yasakları döneminde de gördük. Trafik olmadığında, insanlar bahçelerindeki kuşların sesini kaydedip bana göndermeye başladı. Bahçesinde öten kuşun masmavi tüyleri olan mavi baştankara olduğunu söylediğimde inanamayan olmuştu. Bizim doğayı fark etmemiz için illa savaşlar, pandemiler, yasaklar mı olmalı? Tek yapmak gerek kulağımızı onlara yöneltmek.

Gökçe Coşkun, Küçük Ak Balıkçıl, Antalya, 03.07.2021

 

Peki, kuşlar bizi nasıl duyuyor?

Çoğu kuşun duyma yetisi oldukça güçlü. Bunu kimisi avını yakalamak için kimi de avcıdan kaçmak için kullanıyor. Biz ise onların çoğu için avcı konumundayız. İnsan sesine ülkemizde çoğu kuş oldukça duyarlı. Bu sadece konuşma sesleri ile sınırlı değil. Yürürken çıkardığımız seslerden, kullandığımız araçların seslerine kadar birçok ses, büyük bir korku yaratıyor onlar için. Ancak hiç insan görmemiş Torosların en tepesinde yaşayan kuşlarda, korku yerini meraka bırakıyor. Çünkü bizi görmeden önce ilk sesimizi duyuyorlar. O sesi duyduktan sonra neler gerçekleşeceğini tecrübeleriyle karşılaştırıp ona göre davranış sergiliyorlar. Onun için hiç insanla tanışmamış kar serçeleri ile konuşmak, onları dinlemek ve onları izlemek için Torosların yamacından çıkan bir su kaynağının yanına giderim. Orada ben beklerken yüzlercesinin ilk kanat seslerini duyarım. Sonra önümdeki suya inerler ve benim varlığıma hiç aldırış etmeden sularını içip giderler. Bizi nasıl duyacaklarına aslında biz karar veriyoruz.

 

Gökçe Coşkun, Kar Serçesi, Antalya, 06.09.2020

 

Kaynakça

1-) Nemeth, E., and Brumm, H. 2009. Blackbirds sing higher-pitched songs in cities: adaptation to habitat acoustics or side-effect of urbanization? Anim. Behav. 78:637–41. doi: 10.1016/j.anbehav.2009.06.016
2-) Roca, I. T., Desrochers, L., Giacomazzo, M., Bertolo, A., Bolduc, P., Deschesnes, R., et al. 2016. Shifting song frequencies in response to anthropogenic noise: a meta-analysis on birds and anurans. Behav. Ecol. 27:1269–74. doi: 10.1093/beheco/arw060

 

Bu söyleşide yer alan tüm fotoğraflar, Gökçe Coşkun’un arşivinden izniyle kullanılmıştır.